Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
                                  İlişkiniz size  zarar vermesine rağmen bırakamıyorsanız, "Yapabileceğim bir şeyler var, Bu Kadar emek verdim,Başka birini benden daha çok severse" gibi düşünceler varsa ve o kişiyi hayatınızın odak noktasına getirdiyseniz kendi benliğinizi kaybetmişsiniz demektir. İlişkiyi  bitirmek için kuvvetli sebeplerimiz olsa dahi bitiremediğimiz zamanlar oluyor ve bunun için çeşitli bahaneler bulabiliyoruz. Peki bu durumda bizi ayrılmamaya iten ve sonrasında zorlayan şeyler neler... ilk olarak başarısızlık korkusu uğraşlar, emekler verdiğiniz ilişkinin sona gelinmiş olması zordur. Adaptasyon,uyum hayatınızda belirli bir rutin arayan birisi iseniz ilişki bitiminden sonraki süreç sizi düşündürüp korkutabilir.Alışılmışın,rutinin dışına çıkamamak kendinize ilişkiyi bitirmeme adına sunacağınız bahanelerden biridir ve buna inanırsınız.Daha iyisini bulamama korkusu ilişkiyi sonlandırmama için karşınıza çıkan engellerden biridir.Bu durumda ayrılma ned
Resim
                                                            ÇOCUK VE ERGENLERDE YAS Çocukların çoğu için bir aile üyesinin ya da arkadaşın ölümü yeni bir deneyimdir ve çocuklar bu zamanı kafa karıştırıcı ya da korkutucu bulurlar.Çocukların tepkileri bir kayıpla ilgili geçmiş deneyimlerine ve ölümün çevresindekiler tarafından algılanma biçimine göre değişiklik gösterecektir. Gelişim Dönemine Göre Ölüm Kavramı 0-2 Yaş : Anlama yeteneğinde değillerdir ama bağlandığı kişiden ayrıldığında ayrılık anksiyetesi yaşayabilirler. 3-5 Yaş : Ölümü geri dönülebilir bir olay gibi algılayabilir.Ölümün insandan insana geçtiğine böylelikle başkalarının ve kendinin de bundan ötürü öleceğine inanabilir ve korkabilir. 6-10 Yaş : Geri dönülmez,sona erme olarak görebilir.Kendinin ölebileceğini kavramayabilir. 11-13 Yaş : Evrensel ve sona erme olarak görebilir.Ölümün biyolojik yönleri ve cenaze törenin ayrıntılarıyla ilgilidir. 14-18 Yaş : Soyut biçimde kavrayabilir. Tehlikeli durumlar son
Resim
                                                           Uyku, hayatın her döneminde olduğu gibi çocukların biyolojik ve psikolojik gelişimlerinde de büyük rol oynuyor. Uykusunu alamayan veya uyumakta güçlük çeken çocuklarda birtakım sorunlar görülebiliyor.  Peki çocuklarımızın uyku düzeni için neler yapmalıyız..   Uyku-uyanıklık döngülerinin düzene oturması için yatak zamanını ça ğ rı ş tıracak ritüeller geli ş tirilebilir. Örne ğ in, yatmadan önce kısa süreli ılık bir banyo, masal yada dua saati gibi uygulamalar yatma zamanının geldi ğ ini anlamasını kolayla ş tıracaktır.  Uyku saatlerinin bir düzen içinde olması (her gün saat 14’de ve 21’de yatak saati gibi), evdeki di ğ er bireylerin de hemen her gün aynı saatte yatmaları uyku düzenini sa ğ lamada gereklidir. Uyku saatleri öncesinde a ş ırı uyarıcı, hareket içeren, onda belirgin merak uyandıran aktivitelerden uzak durmak yararlı olur.  Uyku öncesi bildik, tanıdık ve rutinlik içeren aktiviteler uykuya
Resim
YEME SORUNLARI Çocukların yemek yeme tutumları bazen iç dünyalarındaki çocuk psikolojisini yansıtır,  Bir üzüntü, endişe, kıskançlık da çocukların iştahını etkilemektedir. Yemek yemeyen çocuklar yemeğiyle oynar, ağzında tutar ve bazen de yutmaz, konuşarak oyalanır, kalkıp dolaşmak isterler. Çocuğun iştahsızlığı, fiziksel bir sağlık nedeniyle olabileceği gibi (kansızlık, bağırsak parazitleri, nezle-grip), çocuk psikolojisi sorunlarından dolayı da kaynaklanıyor olabilir. Yeme sorunlarının başında gelen, yemeği reddetme ya da seçici davranma çocuklarda sık görülen olumsuz bir yeme davranışıdır, büyük ölçüde psikolojik nedenlerle ortaya çıkar. Çoğu durumda çocuk iyi besleniyor, ancak sizin beklentiniz doğrultusunda yemiyordur. Örneğin çocuğun daha iyi, daha çok yemesini istiyorsunuzdur. Bu yaşlarda beslenme, çocuk ve bakım vere arasında duygu alışverişini belirtmenin en iyi yoludur. Çocuk, ona bakan kişilerin bu konuya verdikleri önemin bilincine kolaylıkla varır. Bunu kendi il
Resim
ÇOCUKLARIN AĞLAMASI NİÇİN GEREKLİDİR? Çocukların, rahatsız edici deneyimlerinin etkilerinden kurtulup kendilerini iyileştirmek için, ağlayıp öfkelenerek acı verici duygularını ifade etmeye ihtiyaçları vardır. Ağlamayı acı çekmekle özdeşleştirilen bir kültürel anlayış vardır ve anne babalar çocukların ağlamayı kestiğinde daha iyi hissedeceğine inandırılmıştır. Gerçekte tam tersi doğrudur. Ağlamak acı çekmekten kurtulma sürecidir ve çocuklar gözyaşı dökme özgürlüğüne kavuşmadıkça kendilerini daha iyi hissedemezler.   Küçük çocukların hayatında birçok stres kaynağı vardır. Bu stres kaynaklarının hepsi ağlama ihtiyacı doğurur. Maalesef küçük çocuklar her zaman neden ağladıklarını ifade edemezler dolayısıyla çocuğunuzun neden ağladığını bilemezsiniz. Burada önemli olan çocuğunuzun ağlama sebebini bilmeniz değil, çocuğunuzun ağlamasını kabul etmenizdir. Nedeni söze dökülse de dökülmese de ağlamak yararlıdır. ÇOCUĞUM AĞLADIĞINDA NE YAPMALIYIM?   Çoğumuz ağlamanın kabul
Resim
   EBEVEYN TUTUMLARI VE ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİSİ Yıllar boyunca pek çok ebeveyn ile tanıştım ,hepside çocuk büyütmenin zorluklarını onlar için her şeyin en iyisi istediklerinden bahsettiler. Bütün ebeveynler çocuklarının mutlu ,başarılı doyurucu bir geleceğe sahip olmalarını ister. Peki tüm bu özelliklere sahip olmaları için neler yapar ne kadarı doğru yaparlar. Gelecek nesilleri yetiştiren siz anne babaların çocuk eğitimi yönünden insan ilişkileri ve iletişim yönünden, bilgili, bilinçli ve duyarlı olması çok önemlidir. Bunun için anne babanın yaklaşım tarzı, tutumu en büyük etkendir. Gelin birlikte bakalım bu tutumlar nelerdir… BASKICI – OTORİTER TUTUM                                                              Baskıcı ebeveyn, çocuklarının davranışlarını, hiç esnemeyen, mutlak ölçütlere göre biçimlendirme, denetleme ve yargılama eğilimindedir. Çocuğa olur olmaz kurallar koyma ve yaşanmaz kurallar ile çocuğu yetiştirme ön plandadır. Sıkı eğitim ve disi
Resim
TERK EDİLME KORKUSU........  Aslında doğruyu kişiyi bulmak  diye bir şey yoktur. ilişkide doğru kişi olmak vardır.Bazen ilişkide,evlilikte yolunda gitmeyen durumlar olabilir.Bu durumda ilişkinin bitmesi,eviliklerin sonlanması gerekir. Terk edilme endişemiz bir çoğumuzda maalesef ilişkilerimizin yenik başlamasına neden olabiliyor. Bir çoğumuz hayatta içsel deneyimlerden kaynaklı ayrılma,terk edilme endişesi yaşıyoruz. Peki terk edilme ,ayrılma birileri için hayat zorluğu iken bir başkası için neden kimliğin bir parçası,hayat sorunu haline gelir. Bu tür duyguları yaşayan kişilere bakıldığı zaman güven,huzur,kabul edilme gibi temel gereksinimler yeterli şekilde giderilmemiş olduğu görülmektedir. Bu tarz korkumuz varsa karşı tarafı değiştirmek yerine bizim tarafımızda neler oluyor ona bakmalıyız.. Bize bu duyguyu yaşatan şeylere terk edileceğimizi hissettiren durumların gerçekliğine bakmak ,olumsuz senaryolar  içinde boğuluyorsak bunu olumluya çevirmek. Sevilmediğimize, eksik
Resim
Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan Çocuğa Ebeveynin Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır ? Dikkat eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) okul öncesi dönem ve okul çağı çocuklarında belirgin hale gelen bir bozukluktur. Çocuğun davranışlarının düzenlenmesinde aile ve öğretmene önemli görevler düşer. Anne-babaların ve öğretmenlerin yapabilecekleri oldukça geniş kapsamlıdır. 1  1.   Çocuğunuzda DEHB olduğunu kabul ediniz. Çocuğunuzun diğer çocuklara oranla bazı zorlukları olduğunu bilmelisiniz. Gerçeği gizlemeye çalışmak ve sorunları konuşmaktan kaçmak, çocuğunuzda sadece ‘ondan rahatsız olduğunuz' ve ‘memnun olmadığınız' fikrini doğurur.   2.Çocuğunuza yaşam boyu onu seveceğiniz ve ona bağlı olduğunuz düşüncesini veriniz. Ebeveyn olmanın en hassas ve can alıcı noktalarından biri de çocuğa onu daima seveceğinizi ve bağlı olduğunuzu hissettirmenizdir. Çocuğunuz hoşlanmadığınız bir şeyler yapsa da onu kayıtsız şartsız sevdiğinizi düşünmelidir.
ÇOCUKLARDA MAHREMİYET EĞİTİMİ Günümüz ebeveynin ihmal ettiği bir konu olmasına rağmen, çocuk eğitiminde “mahremiyet” duygusunun verilmesi hayati bir öneme sahiptir. Mahremiyet eğitiminde ihmale uğrayan çocuklar dağlarda, sırtlanlar arasında gezinen bir ceylan gibi, her an bir çift hain gözün tuzağına düşmeye adaydır. Kendisine yönelebilecek tehlikelerden habersiz, o masum çocuklar, her an tuzaklara düşmeye aday olarak sokak ortasında kendilerini korumaktan aciz, şen şakrak oyunlar oynamaktadır. Bir insanın bütün bir hayatında iz bırakacak böylesi korkunç bir tehlike karşısında anne babaların hala bilinçsiz olması akıl alacak gibi bir şey değil. Bu konuda “N’olur hocam yardım edin, ateş düştüğü yeri yakıyormuş” diye kapımızı çalan anne babaların ortak özelliği, “bize bir şey olmaz” diye mahremiyet eğitimini önemsemeyen anne babalardan oluşmuş olduğunu üzülerek görüyoruz.  Kız olsun veya erkek olsun, çocukları yetiştirirken, kendilerini bu “türlü hasta ruhlu insanlar”dan koruya
Çocuklarda Uyum Ve Davranış Sorunları •   Gelişim basamaklarında çocukların karşılaştığı sorunlar çok çeşitlidir. Bunların bir çoğu döneme özgü olan anne ve babanın desteğiyle çözümlenebilir sorunlardır. • Eğer  çocuk karşılaştığı sorunlar karşısında uygun baş etme yolları ararken anne babadan yeterli destek görmezse çocuğun içinde bulunduğu sorun çözümlenecekken daha da karmaşıklaşır. •   Çocuğun engellerle karşılaşıp onları aşarak yeni duruma uyma çabası kişilik gelişimini ve ruhsal gücü arttırır.   İstenmeyen uyum ve davranış sorunlarının çocuğun gelişim döneminin getirdiği normal bir davranış sorunu mu yoksa gerçekten bir davranış problemi söz konusu mu şeklindeki soruları doğru yanıtlayabilmek için bu davranışları dikkatli bir şekilde değerlendirmek gerekir. •  Bunun içinde dikkate alınması gereken bazı kriterler aşağıdaki gibidir: • ÇOCUĞUN GELİŞİM DÖNEMİ : Davranış belli bir gelişim döneminde görülen geçici bir durum olabilir. Ö